21. yüzyıl, teknolojik gelişmelerin çok hızlı bir şekilde seyrettiği bir çağ olmuştur. Bilgisayar programları/yazılımları, çağımızda insan hayatının ayrılmaz parçalarından birisidir. Bununla birlikte bilgisayar programları yoğun emek gerektiren fikri çalışmaların ürünleridir. Bilgisayar teknolojisinin ve buna bağlı olarak bilgisayar programlarının günümüzde çok yaygın bir şekilde kullanılmasının sonucu olarak, bu alanın hukuken düzenlenmesi de bir zorunluluk halini almıştır ve bu husus uluslararası platformlarda tartışılmaya başlanmıştır. Bu kapsamda hukuki koruma; patent, haksız rekabet, ticari sır ve telif hakkı boyutlarıyla ele alınmış ve bilgisayar programları için en elverişli hukuki koruma biçiminin telif hakkı koruması olduğu üzerinde uzlaşma sağlanmıştır. Bu sebepten tüm dünyada fikri mülkiyet hukukunun önemli bir konusu haline gelmiştir. Türk hukukunda da 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m. 2/f.1 bendine göre “her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucunu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları” korumaya değer bir eser olarak kabul edilmektedirler. Nitekim Kanun’un açık hükümleri karşısında Yargıtay’ın bilgisayar programlarının eser olduğu yönündeki içtihatları istikrarlık kazanmıştır.
Kişisel bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşması ile dünyada her geçen gün korsan diye tabir edilen lisanssız bilgisayar programı/yazılımı kullanımı artmaktadır. 12.06.1995 tarih ve 22311 sayılı Resmi Gazete' de yayınlanan 4110 sayılı ''Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ilişkin Kanun'' ile ''Bilgisayar Yazımları'' ilim ve edebiyat eserleri sınıfında eser niteliğinde kabul edilmiş ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun koruması altına alınmakla da yazılım ürünlerinin sahip olduğu hukuki koruma kapsamı çok genişletilmiş ve daha sonra yapılan değişiklikler sayesinde koruma kapsamı, sınırları genişletilerek cezalar artırılmıştır.
Geniş kitlelerin kullanımına uygun geliştirilen ve piyasaya sunulan programların, başkalarınca, izinsiz bir şekilde elde edilmek suretiyle kullanılması her zaman mümkündür. Bu tarz programlarda, programı geliştiren eser sahibi temel olarak iki sorunla karşılaşmaktadır. Programın potansiyel kullanıcıları herhangi bir ödeme yapmaksızın programın kopyasını elde edebilmekte veya tek kullanıcı lisansı elde ederek bunu kopyalayıp pek çok kimsenin kullanımına sunabilmektedir. İkinci durum ise, o program geliştiricisi ile rekabet halinde olan kimselerin, piyasada o program ile rekabet edecek benzer program geliştirmek amacıyla, programı yakından inceleme istekleridir. Her iki durum da, program geliştiricisinin mali ve manevi çıkarlarını zedeleyici özellikleri dolayısıyla programların hukukî korumasını gerekli kılmaktadır.
Bilgisayar Programı Sahibinin Fikri Hakları
Bir eserin üzerindeki sahiplik durumu eserin meydana gelmesiyle kendiliğinden oluşur. Bununla birlikte bu sahiplik beraberinde bazı hakların da doğmasını sağlar. İşte eser sahipliğinden kaynaklanan bu haklar, FSEK’in 13. maddesinin ilk fıkrasında “Fikir ve sanat eserleri üzerinde, sahiplerinin mali ve manevi menfaatleri bu Kanun dairesinde himaye görür” ifadesiyle sistematik olarak mali haklar ve manevi haklar olarak ikiye ayırarak düzenlenmiştir
Eser Sahipliğinden Doğan Manevi Haklar
Manevi haklar, eser sahibinin ekonomik çıkarlarından bağımsız olan ve daha çok şahsi, sosyal, kültürel tatmine hizmet eden bir takım haklardır. FSEK kapsamında manevi hakkın ne olduğuna ilişkin bir tanıma yer verilmemiş olup, yalnızca bu hakların nelerden ibaret olduğunu sayma yoluna gidilmiştir. Kanunda yapılan bu sayım, numerus clausus ilkesine tabi olup, manevi haklar herkese karşı ileri sürülebilmektedirler. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda manevî haklar, umuma arz yetkisi (m. 14), adın belirtilmesi yetkisi (m. 15), eserde değişiklik yapılmasını yasaklama (m. 16) ve eser sahibinin eserin üzerinde cisimlendiği malın malik ve zilyetlerine karşı hakları (m. 17) olarak sayılmıştır.
Eser Sahipliğinden Doğan Mali Haklar
Eser sahibinin eseriyle olan ekonomik ve malî bağlarına ilişkin haklarına malî haklar denmektedir. Eserden ekonomik olarak yararlanma hakkı, yalnız eser sahibi için saklı tutulmuş olup, üçüncü şahıslar eser sahibinin izni olmaksızın eserden ekonomik olarak yararlanamazlar. Mali hakların sahibi kural olarak eser sahibidir. FSEK manevi haklarda olduğu gibi mali haklarda da sayma usulünü benimsemiştir. Bu haklar; işleme hakkı (m. 21), çoğaltma hakkı (m. 22 ve 38), yayma hakkı (m. 23) ve temsil hakları(m. 24)dır. Bilgisayar programlarının lisanssız kullanımı, sayılan haklardan çoğaltma hakkını ihlal etmektedir.
Çoğaltma Hakkının Bilgisayar Programlarındaki Görünümü
Bilgisayar programlarının kopyalanması günümüz teknolojisinde oldukça masrafsız ve kolay bir şekilde yapılabilmekte, bu durum da eser sahibinin maddi ve manevi menfaatlerini zedelemektedir.
FSEK m. 22 uyarınca bir bilgisayar programının geçici olarak çoğaltılmasını gerektirdiği ölçüde, bilgisayar programının yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, iletilmesi veya depolanması fiilleri çoğaltma hakkı kapsamında yer almaktadır. Kanun çoğaltma fiilinin geçici veya sürekli şekilde olabileceğini belirtmektedir. Bu anlamda bir bilgisayar programının geçici hafızaya yüklenmesi de çoğaltma teşkil edecektir. Alman doktrininde sadece ekranda görüntüleme çoğaltma olarak kabul edilmezken, Türk hukuku bakımından sadece görüntüleme ve çalıştırma da çoğaltma sayılmaktadır. Nitekim programın ekranda görüntülenebilmesi ya da çalıştırılabilmesi için öncelikle bilgisayarın ön belleğine (RAM) kaydedilmesi gerekmektedir. O halde, henüz bir lisans alınmadan bir bilgisayar programının geçici dahi olsa görüntülenmesi ve çalıştırılması hukuka aykırı bir çoğaltma eylemidir.
İhlalin Tespiti ve Yaptırım
Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinde ihtilafların çözümünde genellikle bilirkişilere başvurulur. Bilgisayar programlarına ilişkin ihlaller diğer fikir ve sanat eserlerine karşın daha teknik ve karmaşık özellik gösterdiğinden uyuşmazlıkların çözümünde teknik bilirkişiler görevlendirilir. Söz konusu bilirkişiler bilgisayar programlarının lisans hakkı ihlallerinin tespitini gerçekleştirmektedir.
Bilgisayar programlarının lisanssız kullanılması halinde 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.
FSEK, Beşinci Bölümünde mali ve manevi hakların ihlali halinde hukuk ve ceza davaları olmak üzere açılabilecek davaları iki kategoriye ayırmıştır. Açılabilecek hukuk davaları Tecavüzün ref’i, Tecavüzün Men’i ve Tazminat Davalarıdır.
Tecavüzün ref’i davası, eser üzerindeki mali yahut manevi hakları tecavüze uğrayan kimsenin mütecavize karşı açabileceği temel nitelikte bir davadır. Tecavüzün ref’i davası FSEK 66, 67 ve 68. maddelerinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır. Ref davası bir tecavüzün bertarafı amacıyla açılabilir. Bu davanın açılabilmesi için mali ve manevi haklara yönelmiş tecavüzün varlığı tek başına yeterlidir. Davalının kusurunun bulunması gerekmez (FSEK md. 66/3). Çalışmamızın konusunu oluşturan bilgisayar programlarının lisanssız kullanımı mali hak ihlali kapsamına girmekte ve bu haklara tecavüz halinde açılacak tecavüzün ref’i davaları FSEK m.68’de düzenlenmiştir. Bu hüküm, gündelik hayatta korsanlık olarak bilinen saldırıya karşı açılabilecek davayı düzenlemektedir. Mali haklara tecavüz durumunda açılacak tecavüzün ref’i davası bir eseri, icrayı, fonogramı yahut yapımı hak sahibinin yazılı rızasını almadan işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshayı yayın, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla kamuya sunan kimseye açılır. Açılan bu davada davacı hak sahibi, sözleşme yapılsaydı isteyebileceği bedelin veya kanun uyarınca tespit edilebilecek rayiç bedelin en çok 3 katı kadarını isteyebilir.
FSEK eser sahibinin hakları ihlal edildiğinde uğradığı zararların karşılanmasına ilişkin hukuki düzenlemeler yer vermekle beraber aynı zamanda cezai müeyyideler de içermektedir. Cezai yaptırımlar FSK m.71-75 maddelerinde düzenlenmiş olup, bilgisayar programlarının izinsiz kullanımı durumunda karşılaşılacak cezai yaptırım 71.maddede kendine yer bulacaktır. Buna göre “Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.” Türk Ceza Kanunu kapsamında ise söz konusu fiil, 243.maddede düzenlenen “Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam etme” çerçevesinde cezalandırılacaktır.