Mirasın Reddi;
Türk Medeni Kanunu 605 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bir haktır. Miras bırakanın ölümünden sonra yasal mirasçılarının tek taraflı irade beyanı ile mirastan pay istememeleridir. Miras ancak, miras bırakanın ölümünden sonra red edilebilir. Çünkü miras bırakan henüz yaşarken mirasçılar mirasçılık sıfatı kazanmamışlardır, ölüm ile mirasçı olunabilir.
Mirasın ölüm tarihinden itibaren 3 ay içerisinde red edilmesi gerekir. Bu süreyi hukukta, “hak düşürücü” süre olarak tanımladığımız için sürenin geçip geçmediğini hakim kendiliğinden inceler ve geçmiş ise talebi red eder ve mirasçılık devam eder. Vasiyetname ile mirasçı olan kişiler için ise bu süre , vasiyetnameyi resmen açan hakimin hak sahibini çağırması ile başlıyor.
Mirası red talebi Sulh Hukuk Mahkemesine sözlü veya dilekçe ile yapılabilir. Hakim müracaatı bir tutanağa bağlar ve dosya açar. Ancak önemli husus red talebinin kayıtsız ve şartsız olmasıdır .
Mirası red eden mirasçı, ölenin bıraktıklarını alamayacağı gibi borçlarından da sorumlu değildir .
Terekenin (miras bırakandan kalan mallar alacaklar borçlar kıymetli evraklar ) aktifi( miras bırakanın alacaklı olduğu veya para eden mal mülkü), pasifinden (miras bırakanın borçları) az olduğu, “terekenin borca batık olduğu” durumlarda mirasçılar ölenin borçlarını ödememek için mirası red etmektedirler.
İkinci konu, İnternetin iş yerinde Özel amaçla Kullanılması;
Çalışma hayatının çeşitlenmesi ve iş yerlerinde teknolojinin kullanılması, kaçınılmaz olarak internet erişimini her işyerine sokmuş durumda. Çalışanlar önceleri küçük kırpıklarla sonraları daha uzun zamanlar ayırarak işe özgülenen bilgisayarlarında internete özel merakları için daha sık girer oldu.
Çalışanın, iş verenin talimatlarına uygun olarak iş görmeyi, işverenin de kararlaştırılan ücreti ve özlük haklarını ödemeyi kabul ettiği, taraflara karşılıklı borç yükleyen sözleşmeleri vardır. Çalışan, işverenin yönetim, gözetim, denetimi altında iş görmeyi, gerektiğinde hakkında disiplin soruşturması uygulanmasını, işverenin haklı menfaatlerini korumayı ve sadakatle çalışmayı taahhüt eder.
İşveren, işyerinde internet kullanımı sırasında çalışanın pornografik veya suç unsuru taşıyan verilere irişim sağlanması, gizli şirket bilgilerinin paylaşılması, virüs etkileşimi veya üçüncü kişilere ait telif hakkı olan programların izinsiz yüklenmesi nedeniyle karılaşabileceği maddi zarar ve ceza yaptırımlarından korunmak amacı ile işçinin interneti hangi kurallara uygun kullanacağını belirleyebilmektedir.
İş sözleşmesine yazılacak bir madde ile de işyerindeki internetin özel amaçla kullanılması yasaklanabilir. Özel amaç; işle ilgili olmayan tüm internet kullanımını içerir.
Ancak, işverenin de işçinin işyerindeki internet kullanımını gözetleyebilmesi için işçinin rızasını alması gerekiyor. Bu kuralın istisnası Türk Medeni Kanunu 24. maddede işverenin üstün yararının bulunması halinde çalışanın rızasının aranmayacağı şeklinde düzenlenmiştir.
Aslında işyerinde teknolojik imkanların kullanımının işveren tarafından denetlenmesi ile çalışanın kişilik haklarının korunması arasında her an aşılmaya müsait ince bir çizgi bulunmakta. İş kanun da konu hakkında özel bir düzenlemenin bulunmaması tarafların niyetinin ve işin niteliğinin ne olduğunun önemini bir kat daha arttırmaktadır.
Saygılarımla
Av. Okan DURSUN