Evlilik birliğinin korunmasını, eşler arasında güvenin sağlanmasını ve evliliğin şeffaflığını yitirmemesini amaçlayan Kanun Koyucu, eşlerin tabiri caizse “birbirlerinden habersiz iş çevirmelerinin” de önüne geçmek için birtakım düzenlemeler yapmıştır. Bu hafta kısaca evlilik birliğinin maddi anlamda korunması için öngörülmüş olan yaptırımlardan söz edeceğiz.
1. Kefalette eş rızası şart! – Türk Borçlar Kanunu md 584
Öncelikle eşler arasında sıkça çatışma çıkaran bir mevzu olarak kefaleti ele alabiliriz. Eşlerin birbirlerine söylemeden, yakın arkadaşlarına, akrabalarına kefil olmaları neticesinde, kefil olunan kişinin ödeme güçlüğü yaşamasının akabinde, kefil ve ailesini zorlu günler beklemektedir. Borç ödeme çabaları bir yana, bir de gizli yapılan bu iş nedeniyle, evlilik birliğinin sarsılması da gündeme gelmektedir. 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nda bu husus ele alındı ve bir eşin kefil olabilmesi, diğer eşin yazılı şekilde rızasının alınması koşuluna bağlanarak, aşağıdaki şekilde bir düzenleme yapıldı:
“Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez. (Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.”
2. Aile Konutu! - Türk Medeni Kanunu md 194
Aile konutu kavramı eşlerin yaşamlarını birlikte sürdürdükleri yeri ifade etmektedir. Sadece eşlerin değil, çocukların ya da aile büyüklerinin de bu konutta birlikte oturması muhtemeldir. Bütün aile için bu denli öneme sahip olan “yuvanın” Medeni Kanun’la koruma altına alınması kaçınılmazdır. Taşınmazın tapuda sahibi olarak görünmeyen eş, bu konut üzerine aile konutu şerhi işletmek suretiyle, taşınmazın diğer eş tarafından rıza alınmadan başkasına devredilmesini, kira sözleşmesini rıza almadan feshetmesini engelleyebilecektir. Aile konutu şerhi ile ortak yaşam alanı güvence altına alınabilir.
İlgili Kanun maddesinde bu husus açıkça belirtilmiştir:
“Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.”
3. Eşler birbirlerinin harcamalarını kısıtlayabilir mi? – Türk Medeni Kanunu md 198 ve 199
Eşin aşırı israfı söz konusu ise tasarruf yetkisi kısıtlanabilir. Evlilik birliğinin ve aile hayatının standardının korunabilmesi için getirilen diğer iki düzenlemeye bakacak olursak,
- Eşlerden biri, evlilik birliğinin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmiyorsa, diğer eş Mahkemeye başvurarak, eşin borçlularının ödemelerin tamamen veya kısmen kendisine yapılmasını talep edebilir. Böylelikle diğer eşin alacaklarının heba olmasının önüne geçilebilir ve bu tutarlar aile birliğine harcanabilir.
- Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin isteği üzerine Mahkemece, belirlenecek malvarlığı değerleri üzerinde eşin tek başına işlem yapması engellenebilir. Böylelikle Mahkemece belirlenecek malvarlığı üzerinde ancak iki eşin ortak kararları ile işlem yapılabilecektir. Bu durumun da mutlaka Tapu Kütüğüne işlenmesi gerekmektedir.
Hukukumuzda “bireyin özgürlüğü” çerçevesinde sözleşme yapma özgürlüğü ve serbestisi esas olmakla birlikte, aile yapısının maddi ve manevi anlamda korunması amacıyla buna birtakım sınırlamalar getirilmiştir. Ancak esas olan Medeni Kanun’un 193. Maddesinde dile getirildiği üzere Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her birinin diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabilmesidir.
Saygılarımızla,
Av. Okan DURSUN